11 Kasım 2010 Perşembe

MURAT - EMİNE & MAKSUT - RAHİME ÖZDEMİR




KIYMET ÖZDEMİR


MUSTAFA ÖZDEMİR


Elazığ'ın Çulçapur nüfusuna kayıtlı Abas Zekeriya oğlu, 14.07.1943 doğumlu, ilköğrenimimi 3 yıl köyümde öğretmenim Osman Taşcı tarafından, 4 ve 5 sınıfı Helezür İlköğretim Okulunda öğretmen Bedri Oğuz tarafından okutuldum. 1958 senesinde Mersin Astsubay Hazırlama Okulunu kazanıp 1962 senesinde mezun oldum. Sınıf okuluna 1962 senesinde Gaziemir Ulaştırma Okulunda öğrenimimi tamamlayıp Ulaştırma Astsubayı olarak Hatay Dörtyol Ulaştırma Taburuna atandım. 5 yıl Hizmetten sonra İstanbul Büyükdere Liman Komutanlığına 1978 senesinde Malatya Şoför Okuluna , 1980 senesinde Erzurum Horasan Konak Komutanlığına , 1983 senesinde Kayseri Ulaştırma Taburuna atandım. 1987 senesinde emekli olup İzmir Bornova da ikamet ediyorum. 1987 senesinde İzmir Karşıyaka Emin Direksiyon Sürücü Kursunda Motor öğretmeni olarak 21 yıl görev yaptım. Bornova ADD Şubesi Türk Halk Müziği Korosunda 9 yıl Korist olarak görev yapıyorum. Sololarımda gelen olarak Elazığ yöresi türküleri söylüyorum. (Favori türküm SARI SAÇLI MAVİ GÖZLÜ...)

Germili Köyünde dayım kızı Kıymet ile 1965 yılında evlendim. Bu evlilikte Maksut ve Murat adında iki oğlum var. İkiside şu anda Yarbay rütbesiyle ordu da görev yapmakta. Maksut Rahime ile evli Mert ve Burak adında iki oğlu var. Murat ise Emine ile evli Ege Buse ve Ece Buket adında iki kızı var...

26 Ekim 2010 Salı

MEHMET ÖZDEMİR'İ KAYBETTİK...

MEHMET ÖZDEMİR'İ KAYBETTİK...(1947-2010)

İstanbul'da yaşayan Mehmet Özdemir, Zekariya ve Mürşüde Özdemir'in oğlu olup, Tahir Tosun'un kızı Fethiye ile evli idi...
Necdet, Zekeriya ve Saniye adlarında üç çocuğu bulunan Mehmet Özdemir, uzun süredir tedavi gördüğü hastalıktan kurtulamayarak, 25 Ekim  2010 Salı günü aramızdan ayrılmıştır...
İstanbul- Çengelköy Mezarlığına gömülen Amcam oğlu ve çocukluk arkadaşım, can kardeşime Allah'tan rahmet, kederli ailesine baş sağlığı dilerim...

Ahmet AVCI 

23 Ekim 2010 Cumartesi

HOŞGELDİN ZEYNEP SUDE BEBEK...

AVCI AİLESİNE BİR FERT DAHA KATILDI....


KANBER VE AYŞE AVCI'NIN TORUNU, TAMER VE TUBA  ASİN'İN  KIZI ZEYNEP SUDE BEBEK, 25 EYLÜL CUMARTESİ GÜNÜ SAAT 14 30'DA DÜNYAMIZA GELDİ...

ARAMIZA HOŞ GELDİN BEBEK, SAĞLIKLI, BAŞARILI VE MUTLU BİR ÖMÜR DİLERİZ...



FETHİ YÜCEL'İ (KIZILBOĞA) KAYBETTİK

İZMİR KARŞIYAKA'DA OTURAN KÖYLÜMÜZ FETHİ YÜCEL'İ  20 EKİM 2010 ÇARŞAMBA GÜNÜ KAYBETTİK...
BEKİR-PEMBE'NİN OĞLU OLAN FETHİ YÜCEL HAVA ASTSUBAYLIĞINDAN EMEKLİ İDİ...
MERHUMA TANRIDAN RAHMET, KEDERLİ AİLESİNE BAŞ SAĞLIĞI DİLERİZ...

22 Eylül 2010 Çarşamba

HOŞ GELDİN PELİN EDA BEBEK

AVCI AİLESİNE BİR FERT DAHA KATILDI...

METEHAN AVCI-NURSEN ÇİFTİNİ KUTLUYOR, 22 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA GÜNÜ SAAAT 11 15''E DÜNYAYA GÖZLERİNİ AÇAN PELİN EDA KIZIMIZA SAĞLIKLI ÖMÜRLER DİLİYORUZ...

29 Temmuz 2010 Perşembe

BİR YASTIKTA 42 YIL!

Bugün 28 TEMMUZ.
Babam Ahmet ve annem Rüveyde'nin evliliklerinin 42'nci yılını komşularımız Emin Amca ve Gülderen teyze ile birlikte kutladık...
Nice yıllara....




























28 Temmuz 2010 Çarşamba

AHMET AMCALARI YAZLIKTA ZİYARET!


27 TEMMUZ GÜNÜ SEFERHİSAR'DA YAZLIKTA; KIZIM SALİHA VE TORUNUM ERENLE BİRLİKTE AHMET (avcı) AMCAYI ZİYARET ETTİK.
İRFAN ÖZDEMİR













































17 Temmuz 2010 Cumartesi

FERHAT AVCI AİLESİ

FERHAT AVCI AİLESİ


FERHAT AVCI: 1934 YILINDA ÇULÇAPURDA DOMUŞTUR.
Abbas mevlüt'ün oğludur. Küçük yaşta annesini yitirmiştir. İlk okul üçe kadar köyümüzde okumuş, 4 ve beşinci sınıfları Helezür'de okumuştur.
Konya Astsubay Okulunu bitirerek, orduya katılmıştır. Değişik birliklerde ve Kıbrısta görev yaptıktan sonra; 1973 yılında emekli olmuştur.
Halen Elazığda ve Köyümüzde yaşamaktadır.











































































14 Temmuz 2010 Çarşamba

ANAMDAN GELEN MEKTUP!

Ahmet AVCI'DAN


ANAMDAN GELEN MEKTUP!


Yeni nesil, “mektup  yazmayı ya da mektuplaşmayı” bilir mi acep!
Ben mektup yazmayı da mektup beklemeyi de çok severdim…
Askeri Okulda okumak, gurbette olmak…
Aile özlemi çekmek… Elbette farklı bir duygu…
Askeri okulda olmanın elbette birçok zorluğu var…
Okul arkadaşlığı, askeri okul arkadaşlığı, kardeşlik gibi olsa da; aileden beklenen mektubun hazzını verir mi ki!
Şimdi düşünüyorum da…
Hangi zamanı mı? Kimi mi?
Evet; 47 yıl öncesini…
Ve Anamı?
Evet, en çok anamı özlerdim…
Yıl 1963-1966,  yer Erzincan…

Hani ozan demiş ya:
Önde zeytin ağaçları arkasında yar…
Sene 1946, mevsim sonbahar…
Neyleyim, neyleyim, dalları neyleyim.
Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim…

Şimdi üçüncü Ordu Karargâhı olan SARI KIŞLA bizim okul binamızdı…
Erzincan, Memleketime (Elazığ) yakın olmasına karşın, SELİMİYE Askeri Orta Okulundan sonra, Kuleli Askeri Lisesine kura sonucunu da olsa, gidememenin üzüntüsünü hep yaşardım… Bu algı nerede ise tüm arkadaşlarımda vardı.
Ama askeri okulda; Erzincan’da da olsa okumak; birçok arkadaşım gibi benim için de bir nimetti.
Severdim mektup yazmayı, satır aralarına duygu eklemeyi de o zaman öğrenmiştim. Satır aralarına yüklenmiş duyguyu çözmeyi de.

İzninizle; mektuplarımda parça buçuk alıntılar yaptığım Bekir Sıtkı Erdoğan’ın KIŞLADA BAHAR şiirini aşağıya tüm olarak yazıyorum…

Kara gözlüm, efkârlanma gül gayri,
İbibikler öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki gel gayri,
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.

Ah çekerim resmine her bakışta,
Bir mahzunluk var o boyun büküşte.
Emin ol ki her sigara yakışta,
Sanki duman tüter tütmez ordayım.

Mor dağlara karargâhlar kurulur,
Eteğinde bölük bölük durulur,
On dakika istirahat verilir,
Tüfeğimi çatar çatmaz ordayım.

Dağlar taşlar, hasretlik derdinde,
Sabır sebat etmez, gönül yolunda,
Akşam olur tepelerin ardında,
Daha güneş batar batmaz ordayım.

Aramıza dağlar girmiş koskoca,
Meraklanma, gönlüm dağlardan yüce,
Bir gün değil, beş gün değil, her gece,
Yatağıma yatar yatmaz ordayım.

Bahar geldi, koyun kuzu koklaştı,
İki âşık kaç senedir bekleşti.
Karagözlüm düğün dernek yaklaştı.
Vatan borcu biter bitmez ordayım…

Geriye bakınca beni en çok ne şaşırtıyor biliyor musunuz? Anama gönderdiğim mektubun yanıtının elime geçeceği günü tahmin edebilmek…
Ana dediysem tabii ki değil, mektubu babamın adına gönderirdim.
Mektup yazmayı sevdiğimi söyledim ama bir oturuşta da yazamazdım… Birkaç denemeden sonra mektubu bitirmiş olurdum…
Mektup biter, zarflarım, Sınıf Başkanına veririm. Sanırım her gün mektup toplanmazdı… Haftada iki gün sınıf başkanları mektupları toplar ve Sınıf subayına götürürdü.
Sınıf Subayımız mektupları inceler… “OKUNMUŞTUR” damgasını basar, Sınıf Amirliğine teslim eder, Sınıf amirliği de toplanan tüm Mektupları Okul Komutanlığı ilgili birimine ulaştırır. Ve Okulca toplanan ve denetlenen mektuplar Posta haneye gönderilirdi.
Ve ben de mektubumun anama ulaşacağı zamanı ve bana döneceği zamanı kestirmeye çalışırdım... Bir de yazdıklarımın anamda ve hedeflediklerimde yapacağı etkiyi düşünürdüm...
Mektuplar, tren güzergâhında bulunan alıcılara trenle gönderilirdi.
Benimki de; Erzincan- Çetinkaya- Malatya- Yolçatı- Uluova İstasyonu güzergâhını izlerdi…
Mektup adresim şöyle idi: “Mevlüt Avcı- YOLÇATI-Diyarbakır Demir yolu üzerindeki ULUOVA İstasyonunda görevli Veysi Çelik eliyle- Çulçapur Köyü’ne- ELAZIĞ.”
Veysi Amca, Uluova istasyonunda “DEMİRBAŞ” dediğimiz demiryolu işçisi idi. Aklına geldikçe İstasyonun ilgili birimine uğrar ve köyümüze mektup olup olmadığını sorarmış. Gelen mektupları da alıp köye gittiğinde sahibine verirmiş.
Diyelim ki; Veysi amca benim mektubu, aldı ve yorgun argın köye gitti. Aklına gelirse, anama rastlarsa ya da anam sorarsa müjde diyerek mektubu verir. Anam mektubu sevinçle alır ve okuyacak birisini ararmış. Sonra da her okuması yazması olana yeniden okuturmuş.
En sonunda da babama okuturmuş… Bir de benden haber bekleyenlere. Ya da anlatırmış; Ahmet şöyle, şöyle yazmış diye…
Okuma faslı bittikten sonra da yazdırma faslı başlarmış…
Anam önce yazacak birini bulacak ve mektubu yazdıracak. Artık, kime ya da kimlere yazdırabilirse; ekleyeceği başka da bir şey kalmamışsa… Zarf kapatılcak.
Sonra da anam, mektubu postaya götürecek birini bulacak. Mektubu alan da Şehre ya da istasyona gittiği zaman postaya atacak…
Ve mektubun geriye doğru serüveni başlayacak…

Aynı güzergâhları izleyen mektup, Erzincan’a gelecek, belli kontrollerden sonra da bana ulaşacak.
İster inanın ister inanmayın; Bu süre 20 günü aşsa da elime geçiş tahminim ancak bir gün aksardı…

Ben de özlemle beklediğim “o mektuptan”; başkasına yazdırılmış olsa da; anamın kokusunu, hiç söz edilmese de sözlümün özlemlerini, köyümdeki iyi ve kötü haberleri de algılardım.

Bir süre sonra yeni özlem ve yeni mektup serüveni başlardı…

Bu ulaşım ve iletişim çağında; geriye doğru baktığımda; geçmişte mektuplaşmanın verdiği hazzı hiçbir şeyde alamadığımı söyleyebilirim…
Bırakın mektubun gidiş geliş süresini hesaplamayı, mektup bir olgu olarak iletişim işlevini çoktan yitirdi… Yalnızca bizim gibilerin yaşamlarında hoş bir anı olarak kaldı…

Ahmet AVCI
İZMİR.
15 TEMMUZ 2010


22 Haziran 2010 Salı

İZMİR'DEKİ ÇULÇAPURLULAR, AKRABA GÜNÜNDE

ÇULÇAPURLULAR AKRABA GÜNÜNDE


AYAKTALİLER: ELİF AVCI-RÜVEYDE AVCI-NURSEN AVCI- BİHTER ÖZDEMİR..OTURANLAR:FATMA GİRGİN- BAHİRE AVCI-NESLİHAN AVCI- NAZLI GİRGİN-MİNE ÖZDEMİR

14 Haziran 2010 Pazartesi

ELİF VE SALİH'İN DÜĞÜNLERİ

AHMET VE BAHİRE'NİN ÇOCUKLARI  ELİ F VE SALİH'İN EVLİLİĞİ: 30 OCAK 2010

MUTLULUKLAR DİLERİZ.....



NİŞAN....


DÜĞÜN


13 Haziran 2010 Pazar

İZMİR'DEKİ ÇULÇAPURLULAR PEYNİRLİ EKMEK GÜNÜNDE!

PEYNİRLİ EKMEK GÜNÜNDEN GÖRÜNTÜLER




MUSTAFA ÖZDEMİR- AHMET AVCI- CÜNEYT AVCI

MUSTAFA ÖZDEMİR- AHMET AVCI- A. AHMET AVCI- CÜNET AVCI




KIYMET ÖZDEMİR- BAHİRE AVCI- NESLİHAN AVCI- RÜVEYDE AVCI